Yalçın Özçelik

Yalçın Özçelik

       

Ortadoğu’da Savaş, Saray’da Sessizlik


Ortadoğu yine karıştı. Fakat bu seferki karışıklık, öncekilere benzemiyor. İran ile İsrail’in doğrudan savaşa girmesi, zaten alev alev olan bölgeyi külliyen yakacak gibi görünüyor. Her gün yeni bir bomba, yeni bir açıklama ve biraz daha derinleşen bir kaos... Ve bu kaosun kıyısında bir ülke: Türkiye.

Coğrafya kaderse, biz de bu kaderin tam ortasındayız. Ancak iktidarın tutumu, sanki haritanın bir kenarına iliştirilmişiz şeklinde. Cumhurbaşkanı çıkıp “barıştan yanayız” diyor, diğer siyasiler de birkaç diplomatik cümleyle durumu geçiştiriyor. Fakat sokaktaki insan, her sabah yeni bir zam haberi ile uyanıyor. Ekonomideki yangını söndüremeyen bir ülke, savaşın kıvılcımını nasıl önleyecek?

İran-İsrail gerilimi uzun zamandır vardı, evet. Fakat artık füzeler havada ve diplomasi rafa kalkmış durumda. Hal böyleyken Türkiye'nin, “denge politikası izliyoruz” diyerek işin içinden sıyrılması mümkün değil. Ne yazık ki dış politikamız, Saray’ın günübirlik çıkar hesaplarına göre şekilleniyor ve markette etiket değiştiren esnaf kadar dengesiz, plansız ve istikrarsız bir şekilde ilerliyor. Bir yandan İsrail ile normalleşme tiyatrosu oynanıyor; diğer yandan Filistin’e selam çakılıyor. Arada kalan da biz oluyoruz. Çünkü savaş, sadece sınır ötesi bir mesele değil; doğalgaza, benzine zam; asgari ücretin, alım gücünün kuşa dönmesi demek. Daha şimdiden petrol fiyatlarındaki yükseliş pompaya yansıdı. Saray, bu savaşı sanki uzak bir kıtanın derdiymiş gibi seyrediyor. Oysa Türkiye’nin enerji ithalatının büyük bir bölümü bu bölgeden. Savaşın derinleşmesi, Türkiye’nin cebini doğrudan yakacak. Halk zaten kırık dökük bir ekonominin yükünü taşırken, şimdi bir de bölgesel savaşın yükü mü binecek omuzlara?

İşin daha vahimi de şu: Eğer bu savaş uzarsa, dünya enerji piyasasında kıtlık başlar. Bu da sadece akaryakıt değil, üretim, nakliye, tarım gibi neredeyse tüm sektörlerde fiyatların patlaması anlamına gelecektir. Türkiye gibi kırılgan ve dışa bağımlı bir ekonomi için bu; enflasyonun yeniden kontrolden çıkması, kurların yeniden çıldırması anlamına gelir. Hükümetin şu an bir B planı var mı? Kimse bilmiyor. Ama bedelini yine bizler ödeyeceğiz, bu kesin.

Bir diğer mesele de güvenlik. Savaştan kaçan insanların Türkiye sınırına yönelme ihtimali var. Sınırlarımız zaten delik deşik. Afgan mülteci, Pakistanlı işçi, Suriyeli sığınmacı... Şimdi bir de İranlıların kitlesel göçü mü başlayacak? Korkutmak için söylemiyorum. Fakat ciddi bir göç politikamız yok. Bir plan ve şeffaflık da yok. Elde olan “gelen gelir, kalan kalır” anlayışı. Bu da, ülkeyi yönetenlerin ciddiyetsizliğinin kanıtıdır. Ne yazık ki İran-İsrail savaşıyla birlikte bu ciddiyetsizlik, büyük bir güvenlik meselesine de dönüşebilir.